35 yasindayim..
Ilkokul, ortaokul, lise, universite, yuksek lisans, vs derken hayatimin bayagi uzun yillarini harcadim okumaya, sonra da calismaya.
Isvec’te basladi gurbet yolculugum, sonra Isvicre’de yasadim 3.5 sene , Ingiltere’de kaldim 5.5 sene, Yeni Zelanda’da yarim yil, Dubai’de 5.5 sene veee son 6 aydir Turkiye’deyim yine… Sanki 5.5 seneden sonra -hatta bazen daha da once- birseyler durtuyor beni ve hoooop bir bakmisim hayatim degismis. Yeni yer, yeni is ve yeni bir ‘challenge’ arayisina girmisim… Gezdim, gordum, onlar bana kaldi ama en guzel olani cok guzel insanlar karsima cikardi benim hayat ve bol bol ani biriktirdim..
Ote yandan, yillarca “bebek de yaparim, kariyer de” dedim kendi kendime.
Yillarca kariyerimi bir adim daha bir adim daha bir adim daha ileri gotureyim diye hedef edindim.
Yillarca nasil herseyi planlayacagimi, nasil bebislerime hem ‘kaliteli’ anne olup hem de nasil calismaya devam edecegimin hayalini kurdum. Ne demekse ‘kaliteli’ anne olmak..
Sonra ilk bebisim oldu, yillarca planladigim gibi 3 ay sonra -bebek iznim biter bitmez – dondum isime. Tam 11 ay, kizim 14 aylik olana kadar sut sagdim. Bir tane is yerime aldim sut sagma makinasi, bir tane eve. Hergun steril edildi kac tane pompa, hergun eklendi buzluga kac kucuk torbada anne sutu. Kizimi annemin teyzesinin kollarina biraktim her sabah ve her aksam kosa kosa gittim yanina kizimin. Bulusur bulusmaz emzirdim aramizdaki bagi yerinde tutmak icin. Iste kendimce oyle dusundum. Ona veremedigim zamanim yerine, hic olmazsa sutumu vereyim diye ugrastim. Geceleri 3 saat pespese uyudugum az olurdu, ama ertesi gunu is arkadaslarima hala nasil zehir gibi oldugumu kanitlamaya calisarak gecirirdim. Saclarim dokuldu, tiroid hormonum tavan yapti, gozlerimin alti halka, aklimda kizimin kokusu, beynimde is yerinin stresi aylar gecirdim. Is yerinde lavaboya gidip aglardim kizimin kokusunun eksikliginde, bazi gunler de giyip cikardigi kiyafetleri yanimda getirirdim. Kizim icin ben ne kadar eksiksem, o da benim icimde eksikti o kadar…
Calistigim yillarda isimi severek yaptim ama yillarca herseyi planlarken ‘kucuk’ bir detayi atlamisim. ‘Tek ben’ olmakla ‘anne ben’ olmak cok baska seylermis. Anne olunca ‘ben’den once ‘cocuk’ gelirmis, ‘anne’ olunca insan kendini unutur, kendinden once ‘o’nun icin yasarmis.
Iste ilk kizimda ben anne olmayi ogrenirken hayat bana bunlari da ogretti. O zaman karar verdik esimle hayata mola vermeye, o zaman dedik ki “isyerlerimizden istifa edelim, birikimimiz bitene kadar gidip kizlarimizla zaman gecirelim”.
Karar vermek zordu, sanciliydi ama karar verdikten sonrasi kolaydi aslinda… Yavas yavas hersey oturdu rayina. Ikinci kizim dogdu, islerden istifa edildi, mobilyalar satildi yavas yavas, ulkeden ayrilmak icin gerekli prosedurler yerine getirildi ve iste burdayiz.. Ben de oturmus size icimi dokuyorum simdi.
Ben kimim?
Ben once bir anneyim. Iki kelebegin kalp atislarini surekli yureginde hisseden, onlarin kanat cirpislariyla ayakta duran, seslerinin muziginde dans eden bir anne.
Sonra bir kadinim ben. Dimdik ayakta ve yasamak icin artik daha fazla amaci olan…
Önem arzeder
Bu sitede yazılan yazılarda ve gösterime sunulan resimlerde kullanılan kaynaklar, varsa, KAYNAKÇA ve RESİM KAYNAKÇAsı olarak adlandırılan kısımlarda belirtilmistir. RESİM KAYNAKÇAsı olmayan yazılardaki resimlerin tamamı şahsıma aittir, kopyalanması, dağitilması, üzerinde değişiklik yapılması, kesilmesi, herhangi başka bir amaçla kullanılması yasaktır.
Bu sitedeki yazıların ve resimlerin her hakkı saklıdır ve Creative Commons Attribution-NonCommercial-ShareAlike 3.0 Unported License lisansı ile korunmaktadır. http://www.herzamananne.com’da paylaştığım şahsım Emine Gökçe Phillips’e ait yazılarımın izinsiz ya da kaynak belirtilip link verilmeksizin kopyalanması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’na göre suçtur. Aksine hareket eden kişi, blog ve siteler hakkında yasal işlem başlatılacaktır.